Bu cümleyi belki defalarca okudunuz, ama bundan sonra daha sık duyacaksınız: İklim krizi yaşam biçimimizi değiştirecek. Bu gezegende var olmaya devam etmek istiyorsak eğer, değiştirmeli de. Öte yandan Türkiye’de hiç bitmek bitmeyen hukuksuzluk, ifade özgürlüğü ihlalleri, tutuklamalar, sansür, yolsuzluk, günlük siyasi çekişmeler, ekonomik kriz gündemde öylesine bir yer işgal ediyor ki, iklim krizini konuşmaya başlayamıyoruz bile. En son iklim krizinin önümüzdeki yıllarda küresel politikaları nasıl biçimlendireceğinin görüldüğü İklim Liderler Zirvesi bile ertesi gün ABD’de Başkanı Joe Biden’ın Ermeni Soykırımı’nı tanımasının gölgesinde kaldı.
Oysa gezegen, gündemin gölgesinden kalmaktan daha iyisini hak ediyor.
Öte yandan, Ermeni Soykırımı konusunda sergilenen tavrın iklim krizi ile ilgisi yok deyip geçmeyin: Tarihi inkâr ile bilimi inkâr arasındaki mesafe hayli küçük. Ve evet, tarihle yüzleşmek, bir geçmişin yükünü kabullenmek zor, çünkü dünyayı alıştırıldığımızdan farklı bir şekilde tahlil etmemiz, öğrendiklerimizi sorular süzgecinden geçirmek gerekiyor. İklim krizi de öyle: Yaşam biçimimizi değiştirmek, neyi, nasıl farklı yapabileceğimizi sorgulama hünerimizle ilintili. Üstelik, bu hüneri kullanmak artık hepimiz için mecburiyet. İklim gazetecisi Elizabeth Kolbert’ün dediği gibi: “İnsanların umursamalarının veya umursamamalarının bir önemi yok. Önemi olan tek şey, insanların dünyayı değiştirmeleri.” Ya da dünyayı değiştirmekten vazgeçmeleri.
Gezegen, Punto 24 Bağımsız Gazetecilik Derneği bünyesinde iklim odaklı dayanışmanın genişlemesi amacıyla kuruldu. İklim krizi Türkiye’de gündemin ilk sıralarında olmasa da, doğa odaklı yurttaş hareketleri köklü bir geçmişe sahip. Sayısız yerel ihtilafta geliştirilmiş mücadele pratikleri sayesinde dayanışma bir bölgeden bambaşka bir bölgeye, geçmişten geleceğe yayılıp, taşındığı her yerde yeşerebiliyor. Dün Bergama’da, bugün Kaz Dağları’nda. İkizdere gibi küçük yerleşimlerden kent merkezlerinin okul dersliklerine. Yeter ki bir araya gelmek mümkün olsun.
Yeryüzüne dair her şey
Bir araya gelmek, Gezegen’in öncelikli hedeflerinden biri. Doğa tahribatına karşı çalışmalar yürüten akademisyenler, mühendisler, sivil toplum kuruluşları, doğa savunuculuğunu mesleğinde dert edinen avukatlar, gazeteciler ve tabii tüm bu mücadeleye ses katan yurttaşlar… Birikimimizi daha etkili kullanmanın önünü açmak için Gezegen, üye bileşenlerinin söz sahibi olacağı bir platform olarak tasarlandı. Gezegen’e katılan her bileşen, habercilik ve savunuculuk çalışmalarına yön verebilecek ve çekirdek ekibin hesap verilebilirliğini sağlayacak.
Bir diğer hedef ise Türkiye’de iklim haberciliğine hem alan açmak hem de bir ivme kazandırmak. Gezegen az ama öz içerikle, yetkin gazetecilerin katkılarıyla Türkiye’de iklim gündeminin takipçisi olacak. Tabii iklim krizi, sadece iklimden ibaret değil: Kamu sağlığı, tarım ve gıda politikaları, kentleşme, emek, hayvan hakları gibi konu başlıkları, bir başka deyişle yeryüzüne dair her şey Gezegen’de yer bulacak. Ayrıca, burada sağlanacak birikimin kalıcılaştırılması için de iklime dokunan tüm bu konularda habercilik kılavuzları hazırlanacak.
İklim yayıncılığının nihai gayesi gezegen için değişime katkı sunmak olduğundan, Gezegen’de çeşitli konularda kampanyalar göreceksiniz. Araştırmacı ve sorgulayıcı yayıncılığın sağlayacağı birikimle politika değişikliği mücadelelerine zaman zaman Gezegen de destek verecek, desteğinizi isteyecek. Daha yaşanabilir bir ülke ve dünya temennisi taşıyan herkesle birlikte sorunlara daha fazla görünürlük katacak, çözüm yollarını da yüksek sesle savunacak.
İki haftada bir buluşma noktamız: Editörün Gezegen Notları
Gezegen ekibi olarak, haber içeriklerimizin ve webinarların yanı sıra podcast serileri geliştirmeyi de arzuluyoruz. İlk podcastimiz ise editörümüzün size özenle hazırladığı bir gündem özeti. Editörün Gezegen Notları’nda her iki haftada bir Gezegen’in gündemindeki haberleri ana hatlarıyla size sunuyoruz. Bu kısa özet, sayfamıza uğramanız ve içeriklerimize göz atmanız için küçük bir davet niteliğini taşıyor. Yakında farklı ve özgün podcastlerle sizlerle buluşmayı umuyoruz.
Gezegen yayın hayatına Kaz Dağları’nda altın madenciliğine karşı bir buçuk aşkın süredir verilen mücadeleye çok önemli bir belgesel ile merhaba dedi. Videoaktivist Hakan Tosun’un direnişi yerinden izleyerek kayda aldığı görüntülerle Gezegen için hazırladığı “Kaz Dağları Talanı: Ne Uğruna…” adlı belgeselde Türkiye’ye karşı 1 milyar dolar tazminat açan Kanadalı Alamos Gold şirketinin ve yerli taşeronu Doğu Biga Madencilik’in ruhsatı olmamasına rağmen ağaç kesmeye nasıl devam ettiğini, direnişin kış şartları ve pandemide polis engellemelerine rağmen nasıl sürdüğünü de izleyeceksiniz. Belgesele YouTube kanalımızdan erişmeniz mümkün.
Yayınladığımız ilk içeriklerde hem sıcak gelişmelere hem de gündemde tutulmasını arzu ettiğimiz konulara değindik. Boğaziçi Üniversitesi’nde akademik özerklik mücadelesi aylardır sürerken, Paul Benjamin Osterlund boğazın diğer yakasında bir başka öğrenci dayanışmasını sayfamıza taşıdı. Haberinde Türk-Alman Üniversitesi öğrencilerinin Beykoz’daki kampüslerinin bitişiğindeki ormanlık alanın imara açılmasına karşı nasıl örgütlendiklerini okuyabilirsiniz. Alper Tolga Akkuş ise Türkiye’de nükleer enerji için geri sayım başlamışken, Akkuyu santralında oluşan çatlakların ne kadar ciddi olabileceğine dair bir haber hazırladı. Türkiye’de nükleer enerji sadece Çernobil ve Fukuşima felaketlerinin yıldönümlerinde gündeme gelmesin diye Akkuyu’da yaşananları izlemeye devam edeceğiz.
Son günlerin uluslararası çapta en önemli buluşması olan İklim Liderler Zirvesi’nde dair Sezin Öney’in ufuk açıcı analizini de sayfamızda okuyabilirsiniz. Öney, iklim krizini küresel bir oyun kurucu olacağının belirtilerinin bu zirvede görüldüğünü yazıyor. Henüz Paris İklim Anlaşması’nı onaylamak için herhangi bir adım atmayan Türkiye’nin siyasi ajandasının ne kadar çağ dışı olduğunu bir kez daha görmüş oluyoruz. Büşra Erkara ise, İstanbul’daki yapılaşmaya 10 yıl öncesine, Ekümenopolis belgeseline dönerek tekrar bakıyor. Ne belgeselin yönetmeni İmre Azem ne de belgesele görüşleriyle katkı sunan Mücella Yapıcı, Ekümenopolis çekilirken İstanbul’daki betonlaşma ve çarpık gelişimin bu kadar tahripkâr olabileceğini tahayyül edemediklerini söylüyorlar.
Fırat Fıstık ise dünyadan örneklerle iklim krizine eğitim müfredatında yer verilmesi konusunu haberinde işliyor. Bahsettiğimiz yaşam biçimini değiştirmek için iklim krizinin eğitim programında olması şart, ancak bunun yapılması için gerekli irade Türkiye’de mevcut mu? Cevaplar haberde. Bahadır Özgür ise kalori hesabının ekonomik boyutuyla değerlendiriyor. Yazısında görüleceği üzere asgari ücret ve yoksulluk gibi hesaplamaların zeminini oluşturması, kalori gibi bir besin değerini emek ve piyasa arasındaki mücadelenin, velhâsıl sınıf savaşının merkezinde konumlandırıyor.
Son olarak, Zeynepgül Alp’ın Türkiye’de ‘av turizmi’ adı altında devlet onayıyla nasıl hayvan kıyımı yapıldığını gözler önüne seren haberini de okuyabilirsiniz.
Gezegen ayrıca üç gazeteciye, bilgi edinme haklarından yararlandıkları araştırmaya dayalı bir haber içeriği için Friedrich Naumann Vakfı’nın desteğiyle burs sağlayacak.
Önümüzdeki günlerde İkizdere direnişi, gıda güvenliği ve beslenme ilişkisi, endüstriyel tavukçuluk, tekstilde çocuk işçiliği, Türkiye’de biyoçeşitlilik, pandemi döneminde semt pazarlarının gıda güvenliğindeki rolü gibi çeşitli başlıklar altında daha birçok konuyu kapsamlı olarak masaya yatıracağız.
Gezegen, Türkiye’nin anlık gündemine teslim olmadan bir konu bütünlüğü sağlamaya çalışacağımız bir yer. Yerkürenin sorunlarını dert edinen herkesin sesinin duyulmasına özen göstereceğimiz bir yer. Sadece tıklama almak için tasarlanmış “kullan at” içeriklerin yarattığı israf ve görüntü kirliliğinden uzaklaşabileceğiniz bir yer. Gündemi bugünün olaylarıyla meşgul etmek yerine, yarının sorunlarının peşine düşüyoruz. Çünkü yarına ertelenemeyecek tek bir şey varsa, o da geleceğimiz.
Yazan: Özgün Özçer